14 Eylül 2014 Pazar

Kara Şimşek

Kara Şimşek (İngilizce adı: Knight Rider), 1982-1986 yılları arasında ABD'de yayınlanan ve Türkiye dahil dünyanın birçok ülkesinde de yayınlanarak popüler olmuş televizyon dizisi.

Dizide, kendi kendine hareket edebilebilen, konuşabilen akıllı otomobil KITT ile sahibi Michael Knight'ın başından geçen olaylar işlenmektedir.


17 Şubat 2008'de ABD'nin NBC televizyonunda iki saatlik bir televizyon filmiyle yeniden ekranlara dönen Kara Şimşek'in dizisi 2008'in Mayıs ayında başlayacak. Yeni Kara Şimşek bir Mustang Shelby GT500KR ve Micheal Knight (David Hasselhoff)'ın yerini oğlu Mike Traceur (Justin Bruening) dolduracak. Film eski dizinin devamı niteliğinde.

Dallas [ Dizi ]

Dallas 1978-1991 yılları arasında yayımlanan Haftalık pembe dizi tarihinin uzun soluklu dizilerinden biridir. JR(Larry Hagman) karakteri, TV tarihinin en kötü karakterleri arasında anılmaktadır. Guiness Rekorlar kitabında en çok izlenen televizyon programı olarak geçmiştir."Who shot J.R." bölümü ile 83 milyon izleyici toplamıştır. Fakat 1984-1985 sezonunda Bobby karakterinin bir araba çarpması sonucu diziden ayrılması ve bir sezon sonrası sanki daha önce yaşananlar yok sayılıp tekrar hayata dönmesi dizinin dönüm noktası olmuştur. Ve dizinin izlenme oranı hızlıca düşmüştür. ABD'de Cuma akşamları CBS'te, Türkiye'de ise Pazar akşamları TRT 1'de yayınlanmıştır.

Tarihte 1 Nisan

Tarihte 01 Nisan

=2008=
Cep Telefonu mesajlaşmalarında Türkçe karakterlere geçildi.

=2007=
Fransa'da hızlı tren, deneme sürüşünde saatte 574,8 km hıza erişerek dünya rekoru kırdı.

=1992=
Ankara'nın Çankaya ilçesi kaymakamlığına vekil olarak atanan Azize Düşer, Türkiye'nin ilk kadın kaymakamı oldu.

=1979=
Pakistan devrik Başbakanı Zülfikar Ali Butto idam edildi.

=1975=
23 yaşındaki Sovyetler Birliği vatandaşı Anatoli Karpov, dünya satranç şampiyonu oldu.

=1963=
27 Mayıs, Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak ilan edildi.

=1960=
Moskova'da Bolşoy Tiyatrosu'nda sahneye çıkan opera sanatçısı Leyla Gencer, Verdi'nin 'La Traviata' adlı yapıtında büyük başarı kazandı.

=1954=
Adana'da, THY'na ait bir uçak düştü, 25 kişi öldü. Kazada arkeolog, felsefeci ve siyaset adamı Remzi Oğuz Arık da 55 yaşında yaşamını yitirdi.

=1951=
İstanbul'da bir kumarhanede yakalanan Büyük Doğu dergisinin sahibi Necip Fazıl Kısakürek 30 lira para cezasına çarptırıldı.

=1948=
ABD Başkanı Harry Truman, ekonomik yardımları içeren Marshall Planı'nı imzaladı.

=1937=
1961'e kadar, Türkiye'nin tek demir-çelik üreticisi olarak kalan Karabük Demir Çelik Fabrikaları'nın temeli, Başbakan İsmet İnönü tarafından, Zonguldak'ın Karabük köyünde atıldı.

=1930=
Türk kadınlarına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan yeni Belediyeler Kanunu kabul edildi.

=1906=
Lumiere Kardeşler renkli fotoğrafı icat etti.

Tutti Frutti

Kiraz, şeftali, erik gibi tatlı meyveleri pazardan biliyoruz tabii. Ancak RTL’de bunlar 1990’dan itibaren uzun bacakları ve güzel fizikleriyle yaygın güzellik idealine uyan ve „Tutti Frutti” adlı programı zenginleştiren genç kadınlardı. Fakat her meyve sepetinde iki çürük meyve de vardır...
İzleyicilere göre puanlama sistemini anlayabilenler, şovu takip etmeyenlerdir. Televizyonda çıplak göğüsler o tarihe kadar bilinmiyordu. Yarışmaya katılan iki adayın (biri kadın, biri de erkek olmak zorunda) oyunda gösterdikleri başarı ikinci derecede önem taşıyordu. Önemli olan, manken kızların striptiz yapmasıydı. Çin Çin!

Programın daha sonraki bölümlerinde sıra oyunculara da geliyordu. Fakat gerçek yaşamlarında ana ve baba olan oyuncular ‚manken’ değidiler haliyle. O yüzden de beden hareketleri pek de koordineli görünmüyordu. Hayal ile gerçek arasındaki uçurum öylesine büyüktür ki, manken ile oyuncular arasındaki fark da ‚rezalet’. Buna rağmen yeni oyuncu bulmak hiç mi hiç sorun değildi, çünkü „televizyondayım, öyleyse varım!” Bu yeni görünme modası Hillesheim ve Hückeswagen gibi en ufak yerlere kadar yayılıyordu.

Game over

GAME OVER,Türkçe ''Oyun Bitti'' demektir

Game Over,oyun dünyası açısından konuşursak.Bir gelenektir,bir görenektir Tıpkı bizim gelenekler ve görenekler gibi ama son zamanlarda oyun dünyası geleneği ve tarihi olan GAME OVER yazısını unutmaktadır.

Game Over ilk olarak Haziran 1978 yılında bir arcade yani makinede oynayan oyun olan ''Space İnvanders'' yani Uzay İstilacıları adında oyunda kullanıldı.Bu oyunla beraber ünü de yayıldı GAME OVER'ın.Sonra Atari 2600,Nintendo Eğlence Sistemi bizim bildiğimiz adıyla ''Atari'' de sıkça kullanılmaya başladı

Efendim,GAME OVER'in oldukça çeşitli sınıfları vardır.GAME OVER'lar bazen
Yavuz Sultan Selim gibi korkutucu,bazen Kanuni Sultan Süleyman gibi iyi niyetli,bazen de çocukca olabilmektedir.

Şimdi sizlere bir GAME OVER resmi paylaşmak istiyorum.Buyrun,bakın

Aslında ne kadar korkutucu değil mi.Bu GAME OVER yazısı Aralık 1992 senesinde piyasa sürülen Risky Woods yani Tehlikeli Odunlar'da kullanıldı.

Eğer oyunda ölürse karakteriniz bu yazı karşına çıkar ve bir anda korkarsınız.Ama,böyle bakarsınız korkmazsınız.

Birde sizlere 1980'li senesine göre en yaratıcı seçilen GAME OVER'ı paylaşmak istiyorum.

Efendim,bu oyun Friday the 13th yani 13.Cuma'nın oyunudur.Biliyorsunuz,filmi de vardır onun.Jason adında karakter vardır.İşte bu da onun oynudur.Orada diyorki ''Sen ve Senin arkadaşların öldü.Oyun bitti''.

Size belki ilginç gelmeyebilir ama bütün oyunlar her zaman GAME OVER kullanır iken bu oyun nispeten daha ilgi çekici yazı kullanmıştır.

Bugünkü programızın sonuna geldik.Ama sizlere bir video sunmak istiyorum.Korku temalı GAME OVER videosu adında.En çok hangisinden korkarsınız bana mesaj atın.

13 Eylül 2014 Cumartesi

Türk tarihinde "zehir" ve zehirlenenler



Tarihin en meraklı sahifelerinden biri de şüphesiz tarihte zehir ve zehirlemelerdir. Adnan Giz, bu yazısında, Türk tarihinde kimlerin ne şekilde ve ne zaman zehirlendiklerini etraflı olarak izah etmektedir. Yukarıdaki freks, yavaş yavaş zehirlenerek öldürüldüğü iddia edilen Cem Sultan'ı, Papa'nın huzurunda gösteriyor...


Turgut Özal zehirlenerek mi öldürüldü? Şu an için bunu bilmiyoruz. Ancak Türk tarihinde çok sayıda "zehirleme" olayı var. Aşağıdaki yazı 1950'den... Diline dokunmadan, olduğu gibi naklediyoruz.

İnsanlar, galiba şifalı ilâçlardan önce zehiri keşfettiler. Çok eski çağlarda, tesir bakımından çeşitli terkipler buldular. Tarih, Sokrates'in zehirle idamı, Anibal'in intiharı gibi zehir hikâyelerile doludur. Fakat zehircilik, asıl Orta Çağ Avrupasında inkişaf etmiş, cemiyet hayatında türlü şeni' emellere âlet olmuştur. Bilhassa, İtalya ve Fransa'da insanı istenilen şekilde ve istenilen müddet zarfında öldüren zehirlerin imal ve satışı pek ziyade revaç bulmuş ve bu maddeler aile muhitlerinden saraylara kadar sokulmuştu.

İtalya'nın maruf Borjiyja ailesi, aynı zamanda düşmanlarına karşı hususî zehirler kullanmakla meşhurdu. Hattâ Sultan Cem'in, Papa Aleksandr Borjiya tarafından yavaş, yavaş tesir eden bir terkiple zehirlendiği tahmin olunur.

Orta cağ hayatından, İtalya'dan geniş ilhamlar alan Shakespeare, eserlerinde kılıç kadar zehire de yer vermiştir. Romeo, Mantu şehrinde gizli zehir satan fakir bir eczacıdan kuvvetli bir terkip isterken, eczacı malını şöyle medheder:

- "Bu zehiri bir mayi içerisine boşalt iç, yirmi erkek kadar kuvvetli olsan bile, o derhal işini görür."
Romeo, altınları tezgâha atarken: - "Al işte altınları! "diye söylenir, "Asıl zehir olan bunlardır. Bu altınlar iğrenç dünyada satışı men'edilen terkiplerden daha çok cinayet işler."

Meşhur Fransız edibi Rabelais, Fransanın bir cenup şehrinde parasız kalır. İkamet ettiği otelin uşakları, odasında üzerlerinde, "Krala zehir, Kraliçeye zehir, Veliahda zehir yaftaları" yapışık üç şişe bulur ve derhal hükümete haber verirler. Rabelais tevkif edilerek Paris'e sevkolunur. Yapılan tahkikat neticesinde, alaycı edibin Parise bedava dönmek için böyle bir oyun tertip ettiği anlaşılır.

Orta çağ Avrupasına mütenazır olarak, yakın Doğu ve İslâm tarihinde de bir hayli zehir hikâyesi mevcuttur.

Ziya Paşa'nın, "Tesiri semle eyledi Sıddık irtihal / Mesmumen etti zât-ı Hasan ademe intikal" mısralarında belirttiği gibi, Hazreti Ebûbekir'in zehirlenerek öldüğünden şüphe edilmiş ve İmam Hasan karısı tarafından tesmim olunmuştur.

Derviş ruhunu hükümdarlık sıfatı ile mezcetmek isteyen, fakat muvaffak olamayan meşhur İslâm Halifesi Ömer İbni Abdülâziz'in de akrabaları tarafından zehirlendiği söylenir. Halife hasta döşeğinde, kendisini zehirleyen adamı çağırıp bu hareketinin sebebini sorar. Adam: «Yâ Emiril - Mü'minin! Bana bin altın verdiler, para hırsile bu cinayeti işledim» der. Ömer, derhal bin altını geri aldırtarak beytülmal'e verir. Caniye de: «Ben, verdiğin zehirin tesirile ölürsem, seni de öldürürler. Kaç, kurtul!» tavsiyesinde bulunur.

Saraylar ki, para ve mevki kadar felâket ve ölüm tevzi etmekle meşhurdur; türlü zehir terkiplerine o muhitlerde de büyük rağbet gösterilmiş ve bu rağbetten Osmanlı sarayı da geniş şekilde nasibedar olmuştur.

(Aşağıda: Yıldırım Bayezid...)

İlk Osmanlı hükümdarlarından Yıldırım Bayazid, kuvvetle tahmin olunduğu veçhile esaret hayatına tahammül edemiyerek zehir içmek suretile hayatına son vermiş; fakat intihar şer'an menfur olduğu için saraya bağlı Osmanlı tarihçileri, Sultan-ı iklim-i Rûm'un ölüm şeklini gizlemişlerdir. İkinci Bayazidin de oğlu Yavuz Sultan Selim tarafından zehirlenerek öldürüldüğü şeklinde bir iddia mevcuttur. Osmanlı Hükümdarları daima ve istedikleri gibi icrayi siyasette serbest olduklarına göre, Osmanlı sarayında zehir, umumiyetle alenen katlin hoş görülmiyeceği zemin ve zamanlarda kullanılmış veya gizli suikasdlere âlet edilmiştir. Osmanlı sarayında kadınlar, şehzadeler, hattâ hükümdarlar bile daimî bir zehirlenme korkusu altında yaşar, hükümdarların yemekleri evvelâ sadık bendeleri tarafından yenilmek suretile kontrol edilirdi. O çağlarda, zehircilik ne kadar inkişaf etmiş ise, şüphesiz zehirlere karşı korunma bilgisi, panzehircilik de o nisbette ilerlemişti.
Bu bakımdan, şehzadelerin kafesde geçen hayatları esnasında panzehir kullanarak, bünyelerini zehire karşı korudukları veya alıştırdıkları söylenirdi. Meselâ, bir Avrupa elçisinin ifadesine göre, üçüncü Mustafanın şehzadeliğinde bünyesini alıştırmak için azar, azar kullandığı zehirlerin tesirile sapsarı bir rengi vardı.

(Aşağıda: Üçüncü Mustafa...)

Osmanlı devlet adamlarının rekabet kasdile birbirlerini zehirlemeye çalıştıkları da görülürdü. Bu arada, Kuyucu Murad Paşanın, Nasuh Paşa tarafından tesmim edilmesinden şüphe olunmuştu.

Kanunî Sultan Süleymanın sevgili oğlu Mehmed'den yetim kalan torunu Hümaşah Sultan, Ferhad Paşa isimli zeki, yakışıklı ve muktedir bir vezirle evlendirilmişti. Zamanında pek makbul olan bu zatın 22 Şevval 982 tarihinde vukua gelen ölüm hâdisesi, Paşa'nın rakipleri tarafından zehirlendiği şeklinde bir skandale yol açmıştır.
Ferhad Paşa'nın ölümünün ertesi günü, frenkten dönme bir hekim dîvana müracaat ederek: «Efendimize gadroldu. Tabib Koca Şüca', âyanı devlet hatırı için ona kıydı; Mesotitos (ya da Metroitos) verdi. Elbette görülsün», diye bir ihbarda bulunduğu. Padişahın yazılı emri üzerine hekim Şüca' divana çağırılarak, hekim başının ve zamanın diğer meşhur tabiblerinin huzurunda sorguya çekildi. Ferhad Paşa'nın iki yıldan beri böbrek ve mesane illeti çektiği muhtelif doktorlar tarafından muayene ve tedavi edildiği açıklandı. Diğer hekimler de adı geçen ilâcın tıb kitablarında bu hastalığın ilâcı olarak gösterildiğini bildirdiler. Mesele bu şekilde kapandı.

(Aşağıda: Kuyucu Murat Paşa...),

Osmanlı tarihinin en elîm zehirleme hikâyesi, Garp Serhadi'nin son kahramanlarından Lala Mehmed Paşa'ya aittir. Sokollu ailesine mensup ve birinci Ahmed'in Sadrazamı olan Lala Mehmed Paşa ki, Kral Boçkay'a taç giydirmekle marufdur. Uzun Avusturya seferinde muvaffakiyet kazanmış ve harp durumunu ıslah etmişken, genç Padişah'ın üzerinde pek ziyade müessir olan ve sadarete göz diken Kaptan Derviş Paşa'nın tahriki ile, İstanbul'a çağırılarak Acem seferine memur edilir. Mehmed Paşa, Batıdaki harbi bitirmeden Doğuya gitmek istemez. Fakat Padişah'a, cahilane ısrar ve tahkir eder. Bu sırada Lala Mehmed Paşa, hastalanıp yatağa düşer, günden güne fenalaşır. Şeyhülislâm Sun'ullah Efendi,Defterdar Baki Paşayı çağırıp: «Sana bir sır vereceğim. Bu sırrı Lala Mehmed Paşa'nın kethüdası olacak serhoşa söylemek isterdim, fakat aklı başında değil. Paşa'yı tedavi eden Portakal dedikleri bîdin, hastanın tenkiyesine zehir koymaktadır. Kethüdasına ve adamlarına söyleyin, o kâfiri zinhar hastanın yanına uğratmasınlar!» der. Baki Paşa, «Ben hariçten bir adamım. Benim sözüme kim itibar eder» cevabını verir.

Şeyhülislâm, «Onunla büyük bir gazada bulundun. Hayırhahlık göster!» diye ısrar eyler. Anlaşılan Sadrazam'ın, doğrudan doğruya saray veya Padişah tarafından tesmim edildiğini düşünen Sun'ullah Efendi, bizzat müdahaleden çekinmektedir. Bir iki gün o hekimi uzaklaştırırlar. Hastada derhal iyilik arazı görülür. Fakat bir gün, «İnkibazdan rahatsız oluyorum. Bana Portakal'ı çağırın, tenkiye yapsın!» diye tutturur. İşin içyüzünü bilmiyen adamları da doktoru getirirler. Tenkiye yapıldıktan sonra Paşa, «Yandım, helak oldum!» diye feryada başlıyarak bir iki gün içinde vefat eder.

Lala Mehmed Paşa, ölüm döşeğinde iken mütemadiyen "Sefere gitsin" diye emir gönderen Birinci Ahmed, bu ölüm haberini duyunca: «O giderse yerine başkası gelir!» demiştir.

"Aceme gitmeye memurdu dedim tarihin / Ademe gitti meded hay Mehemmed Paşa." beyti, meşhur Estergon Kalesi'ni ikinci defa fethetmiş olan bu kahraman vezirin ölüm tarihidir.

Ankara'nın Tarihi Çıkrıkçılar Yokuşu

Ankara'nın Tarihi Çıkrıkçılar Yokuşu

Ankara'nın tarihi Çıkrıkçılar Yokuşu. Vehbi Koç gibi nice iş adamı ve politikacıyı ülkeye kazandırmış bu yokuşun esnafı, şimdi göğü delen alışveriş merkezleri ile mücadele ediyor. Gün geçtikçe müşteri kaybeden çarşı üstüne üstlük hala Şubat ayında pek çok dükkanın kül olmasına neden olan yangının yaralarını sarmaya çalışıyor. Kalenin eteklerinde yer aldığı halde turistlerin ilgisini çekemeyen pazar, simgesel değerini korumaktan öteye geçemiyor. Bu video her gün "Bismillah" deyip dükkanının kepenklerini kaldıran küçük esnafın hikayesini anlatıyor.

İstanbul'un Kayıtlara Geçen İlk Suçluları

1-Adı:Hakkı Efendi
Suçu:Ramazan ayında alenen sigara içmek.


2-Adı: Dilber Seymener
Suçu: Yankesicilik

3-Adı: Hasan Çalış - DONJUAN
Suçu: 50 kadar kadını evlenme vaadi ile dolandırma.

4-Adı: Şahabettin Fırat
Suçu: Kamyon Soyguncusu
(Fotoğrafı Yok)

5-Adı: Tito Sabri
Suçu: Tavcılık.


6-Adı: Zehra
Suçu: Fuhşiyat
Büyütmek için tıklayınız, esas boyutları 1048x802.


7-Adı: Yorgi İskaralopulos
Suçu: Sirkat, karmanyolacılık, dolandırıcılık.

8-Adı: Topal Muhittin
Suçu: Nara Atmak.

9-Adı: Şükrüye
Suçu: Geç vakit mechul şahıslarla yangın yerinde dolaşmak.

10-Adı: Françesko
Suçu: İlk kasa hırsızı
Büyütmek için tıklayınız, esas boyutları 1276x947.

Dünyanın İlk İşletim Sistemlerinden Biri


Commodore 64, Ağustos 1982'de piyasaya sürülmüştür.
C64 olarak da adı geçer.Teknik Özellikler:

  • 64-256 KB Ram.
  • 16 renk özelliği
  • O zamana göre kaliteli ses özelliği.
  • Kartuş slotu.
  • Oyun, uygulama, program kullanılabilir.

Daktilo - Nostaljik Yazı Makinesi

1800'lü yıllarda üretilen bu aletin insanlık tarihinde çok geniş önemi vardır elbette... Fakat bizleri daha çok ilgilendiren kısmı, bana göre; iki binli yılların başında kullanımda kalkmalarıyla artık nostaljik aletler olmalarıdır. Birçoğumuz ilk kez, büyüklerimizin çalıştıkları iş yerlerinde görmüşüzdür bu cihazı. Mekanik, elektrikli hatta elektronik modellerde vardı. Genellik F klavye, daha az da A ve Q olarak bulunurlardı.

Daktilo kursları vardı. 10 parmak yazmayı ve makinayı kullanmayı öğretirlerdi. Daktilo bilmek bir mağrifetti. Birçok yazar daktilo ile yazmanın daha zevkli olduğunu söyler. Her harfte o vuruş sesini duymak bir başka güzeldi.












12 Eylül 2014 Cuma

Araba Logolarının Nostaljik Süreci

Günümüzde kullanılan araba logoları, defalarca değiştikten sonra son hallerini almıştır.
































Bir Zamanlar Haydarpaşa Garı ve Cevresi

Haydarpaşa Garı İstanbul'un simgelerinden diğer biri. İstanbul-Anadolu demiryolu hattının başlangıcı olup yakın dönemde tren hattında meydana gelecek olan değişim sonrası bu özelliği ortadan kalkacaktır. Halbuki eski Türk filmlerinde Anadolu'nun bağrında İstanbul'a trenle gelen memleketim insanının ilk durağı, "İstanbullll seni yenmeğe geldim"in mekânı.

30 Mayıs 1906'da yapımına başlanmış, 19 Ağustos 1908 günü hizmete açılmıştır. Otto Ritter ve Helmuth Cuno binanın mimarlarıdır. Bina her biri 25 metre uzunlukta 1100 adet suya karşı izole edilmiş ahşap kazık üzerine inşaa edilmiştir.

6 Eylül 1917'de Anadolu'ya sevkedilmeyi bekleyen cephanelere düzenlenen bir sabotaj girişimi sonucu patlaması ve 15 Kasım 1979 günü INDEPENDENTA isimli tankerin başka bir gemi ile çarpışması sırasında bina hasar görmüştür.

En son 28 Kasım 2010 günü 15:30 sıralarında çatısında yapılan onarım-restorasyon sırasında yangın geçirmiştir.

Mevcut gar binası yapılmadan evvel bulunan eski Haydarpaşa Garı:

Eski Haydarpaşa Garı, 1890


Eski Haydarpaşa Garı, 1908
m




Haydarpaşa Garı Yapım Çalışmaları, 1908




Haydarpaşa Garı ve Limanı, 1908




Haydarpaşa Garı ve Limanı, 1908




1910 yılında Haydarpaşa
















Haydarpaşa Yangını, 6 Eylül 1917